Filmden çok sevdiğim meşhur bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Adamın biri, şehri sel basınca evinin çatısına çıkıp başlamış Tanrı'ya yakarmaya: Tanrım beni kurtar, Tanrım beni kurtar!! diye. O sırada bir helikopter yavaş yavaş alçalmaya başlamış evin üstüne ve adamı kurtarmaya yeltenmiş. Adam büyük bir öfkeyle "Gerek yok, Tanrı beni kurtaracak" demiş. Biraz sonra bir sandal yaklaşmış eve doğru ama adam yine yardım teklifini reddetmiş. Ve Tanrı yoldadır o beni kurtaracak diye inat etmiş. Hikaye bu ya adam bir süre sonra ölmüş ve Tanrı' nın yanına çıkmış. Büyük bir hayal kırıklığıyla neden beni kurtarmadın? O kadar yalvardım sana deyince, Tanrı sadece gülümseyerek, "Helikopteri ve sandalı kim gönderdi sanıyorsun?" demiş.
Hakkımda
- dilangülengültekin
- hayal ettim,hayalimin önündeki manileri tespit ettim.manileri kaldırdığımda hayalim kendiliğinden gerçekleşti..
24 Mart 2014 Pazartesi
Güzel Bir Filmden Güzel Bir Hikaye
Umudunu Kaybetme, gerçekten iz bırakan bir film. Hayatta istediğini elde etmek için pes etmeden sabırla mücadele etmek gerektiğini vurgulayan, bir babayla 5 yaşındaki sevimli oğlunun duygusal hikayesi. Başlarına gelen tüm olumsuzluklara rağmen, birlikte oldukları anın tadını çıkarabilmeleri ve bir babanın bulduğu her fırsatta oğluna bakış açısı kazandırabilmek adına neler yapabileceğini anlatan bu etkili filmde birçok sahneyi gözümü kırpmadan ve kendi hayatımı düşünerek izledim.
18 Mart 2014 Salı
18 Mart
"Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sessizlik içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."
6 Mart 2014 Perşembe
Günlerden Mülakat
Gelir Uzman Yardımcılığı; geçen yıl kazandığım ilk yazılı sınav, ilk mülakat deneyimim ve ilk heyecanımdı. İzmir'i istedim hayaller kurdum. Tüm ilçelerini araştırdım. İzmir güzeldi zaten daha da güzelleşti gözümde. O kadar heyecanlıydım ki mülakat salonunun önünde beklerken, içeri girince kendimi tanıtamamaktan, titreyen bir ses tonuyla konuşmaktan korkuyordum. 1. komisyondaydım ve söylentilere göre alınma şansı yüksek olan adayları 1. komisyonda "Gelir İdaresi Başkanı" bizzat görmek istiyordu. Daha da umutlandım. Tüm rakamlar, tüm isimler, yaşadığım her şey bir işaretti sanki. Korktuğum gibi olmadı; içeri girdim, derin bir nefes aldım ve güzelce tanıttım kendimi. Kalbim o kadar hızlı atarken kurduğum her cümle bir başarıydı. Üstüne bir de, bir yıldır çalıştığım ve ucu bucağı olmayan derslerden yalnızca 3 ya da 4 soru sorulacaktı. Hazırdım kendimce. İçten içe korktuğumu itiraf etmeliyim tabi. Bilgi eksikliğinden değildi korkum, en iyi cümleleri kurmak istememdendi sadece. Sorulan sorulara verdiğim cevaplarla komisyonu etkilemeliydim. Güzel bir deneyimdi, odadan dışarı çıktığımda hala bacaklarım titriyordu. İzmir hayalleri kurmaya devam ettim. Sonuç olarak yedek listede 50.sıradaydım. Gelmesi güç bir sıraydı. Teselli ettim ailemi,arkadaşlarımı. Olacaktı eninde sonunda. Daha çok hırslandım. Daha çok çalıştım. Bilgilerimi derinleştirdim. Belirsizliklerimi yendim, çalışmayı seviyordum. Gece gündüz demeden çalıştım. Başka ne işim vardı ki zaten, amacıma ulaştığımda her zorluk unutulurdu ne de olsa. Motivasyonum yüksekti. Derken sınavlar sınavları kovaladı. Önceleri heyecanlıydım sonra hırslı daha sonra ise sadece endişeliydim. Neden olmuyordu ki. Ne eksikti, oturmamdan kalkmama her şeyime dikkat ediyordum. Cümlelerimi seçerek konuşuyor, hem heyecanımı hem de isteğimi göstermeye çalışıyordum.
Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı misali düşündükçe içime kapandım. Kimseyle konuşmak istemedim. Ailemi üzdüğümü farketsem de engel olamadım kendime. Hırçınlaştım, öfkenlendim ama hiç ağlamadım. Ve öyle bir zaman geldi ki ağlamadan duramadım. Duyduğum her şeye, okuduğum her cümleye ağlar oldum. İçim boşalana gözlerim kuruyana kadar ağladım.
Sonra ağlamaktan da vazgeçtim. Tekrar sarıldım umutlara. Vazgeçmek olmazdı bu kadar çabadan sonra. Artık hayal bile kuramam sandığım günlerde, silkindim ve hayal kurmaktan korkmamaya karar verdim. İlk fırsatı değerlendirip, geçtim mülakat komisyonun karşına. Bu sefer İstanbul için hayaller kuruyorum. Öyle bir noktadayım ki hayaller kuruyorum, hayat bana o hayalleri yaşatsa da kuruyorum, yaşatmasa da..
Şimdi İstanbul için girdiğim mülakat sonucunu bekleme zamanı...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)



